Alarmlar kurulu, gece bitmek üzere. Güneş
yavaştan kendini gösteriyor. Etrafta derin bir sessizlik. Yavru kuşların tek
tük cıvıltılarından, anneleri acıktıklarını fark ediyor. Başlıyor yemek
aramaya.
Sokak lambalarının arasında yine bir
anlaşmazlık. Kimisi çoktan kapanmış, diğeri hala yanık. Gece ile gündüzün tam
arasında bir vakit. Her şey ne kadar da güzel bu vakitlerde. İnsanların
kötülüklerinden, kavgadan, nefretten tamamen yoksun. İşte tam da şu an ,
zamanın durmasını istediğim, yaşamak istediğim, ölmek istediğim vakit.
Sevgiliye sevgiyi haykırmanın en güzel vakti bu vakit.
Korkuyorum, bu an bitecek diye korkuyorum.
Birazdan o tatlı uykuların katili alarmlar çalmaya başlayacak. Huzuruma son
verecekler birazdan yürekleri taşa dönmüş, yaşamdan bihaber insanlar. Günleri
monoton düzende akıp giderken, bu saatlerin hiçbir zaman farkında
olamayacaklar. Mutluluğumu elimden alacaklar. Korkuyorum.
İşte o beklenen an. Kulaklar isyan ediyor,
beynin haykırışları ve bedenin çığlıkları arasında. Küçükken annelerin o tatlı
seslerinin ezgisinde uyanmanın güzelliğini çoktan unutmuş insanlar. Şu an o
günlere dönebilmek için neler verilmezdi kim bilir.
Büyüyor işte insan, istemeden de olsa.
Büyüdükçe yalnızlaşıyor, yalnızlaştıkça korkuyor, kendini korumak istiyor.
Korumak için de farkında olmadan başka birine dönüşüyor. Kendini de bir daha
açılmamak üzere kilitlenmiş parmaklıklar ardına mahkum edip, ölüme terk ediyor.
İstediği hayatı yaşamak yerine, kendisine sunulan hayatı tercih ediyor, kölesi
oluyor. Kendi hayalindeki bir güne uyanırken mutsuz olur mu hiç insan? Öyle
gerekiyor, deyip kenara atıyor hayallerini, isteklerinden vazgeçiyor. Hayata
bir defa geldiğini bile bile.
Uyku hiç bu kadar tatlı,alarmlarsa hiç bu kadar rahatsız edici gelmemişti.
YanıtlaSil