Hani çocukken yaşıtımız birini bulamadığımızda, hayali bir arkadaş edinip onunla oyunlar kurar öyle eğlenirdik ya... Mutlaka hayatı boyunca böyle bir şeyi hiç yapmamış insanlar da vardır ama ben bazılarının, ergenlik ve yetişkinliğinde bile ara sıra hayali arkadaşına ihtiyaç duyup onunla dertleştiğini biliyorum çünkü ben de onlardan birisiyim. Muhtemelen küçük yaşlardayken; hayali olsa da yaşıtım birini yanımda hissetmeye gerek duymam, tek çocuk olmamdan kaynaklanıyor. Annem her ne kadar benimle oyunlar oynayıp her şeyimle ilgilenmişse de çocukken kendi denginizde bir oyun arkadaşı arıyorsunuz. Peki şimdi neden ihtiyaç duyuyorum? Bir sorunum olduğunda derdimi anlatabileceğim arkadaşlarım, hiç arkadaşım olmasa bile anne ve babam var; ancak hayali arkadaşınız istediğiniz zaman sizin yanınızda ve sizi her zaman anlamak zorunda. Belki de bu iyi hissettiriyordur insana. Küçük bir çocuğun karşısında biri varmış gibi evcilik oynamasını kimse garipsemez; ama çoğu insan; bir yetişkini, olmayan biriyle konuşuyorken gördüğünde muhtemelen o kişinin akıl hastası olduğunu düşünür. Siz de, bu konuda o kadar net bir kanıya varacak olanlardansanız eğer; sakince tekrar bir düşünmenizi öneririm; çünkü fikrinizi değiştirebileceğim kanısındayım.
Hayali arkadaşın, tam olarak da “kafayı sıyırmış olmak” anlamına gelmediğini gösteren; garip ama sevecen bir adamla tanıştırabilirim sizi. İsmi Elwood P. Dowd. Kendisi, 1950 yılında çekilmiş Harvey adlı filmin başkarakteri. O kadar cana yakın, cömert ve nazik bir adam ki; kanınızın kaynamaması neredeyse mümkün değil. Huzurlu ve sakin bir yapıya sahip; çünkü hayatında sadece tek bir derdi var: Hayali arkadaşı, insan boyutlarında bir tavşan olan Harvey kaybolduğu zaman onu bulmaya çalışmak. Sizlere Elwood’u daha iyi anlatabilmem için filmden de bahsetmem gerek; bu yüzden genel olarak filmi açıklayıp vermek istediği mesaj hakkında bir şeyler paylaşmak istiyorum. Elwood, annesi öldükten sonra ablası ile yeğenini yanına almış ve onlarla birlikte yaşamaya başlamıştır. Ablasının derdi, kızını zengin bir adamla evlendirmektir; bu yüzden sosyeteden insanları evine çağırıp partiler düzenler ancak kardeşi Elwood’un hayali arkadaşı Harvey yüzünden utanç duymakta ve insanlara rezil olmaktadır. Kardeşini akıl hastanesine kapatmaya karar verir; ancak doktorla konuşması sırasında o tavşanı bazen kendisinin de gördüğünü söylediği zaman işler değişir. Doktor, kadınla görüşmesini bitirdiğinde odanın dışına çıkıp asistanıyla konuşur ve pek çok kez rastladıkları bir olaya denk geldiklerini söyler. Çoğu hasta, önce davranıp kendilerini hastaneye kapatacak kişinin deli olduğunu söyleyerek ondan kurtulmaya çalışmıştır; bu sebeple doktor, benzer bir durumla karşılaştıklarını düşünür ve ablaya deli teşhisi koyar. Ablasını oradan çıkarmak için uğraşan Elwood, bu sırada hemşire kız ve asistanla tanışır; hatta onlarla sohbet eder, Harvey’den bahseder. Böylelikle hayali biriyle arkadaşlık eden kişinin Elwood olduğu anlaşılır ve doktor asistanı ile hemşire, onu hastaneye kapatmak için uğraşırlar; ancak Elwood’u daha iyi tanıdıkça kararlarında çelişkiye düşerler. Aslında birbirilerine aşık ama itiraf etmekte her ikisinin de güçlük çekiyor olduğunu, bir tek Elwood anlamıştır ve onları yemek yemeye davet edip aralarını yapmış ve birlikte dans etmelerini sağlamıştır; bu yüzden ona karşı minnet duymaya başlamışlardır. Aynı zamanda insanlara sevgi ve saygıyla yaklaştığını, güler yüzünü asla esirgemediğini ve en önemlisi kalbini kötülüklerden arındırmış, temiz bir insan olduğunu görmüşlerdir. Elwood’un bu denli sıcak ve içten olmasının nedeni ise Harvey’dir; çünkü Harvey’den önce sıkıcı ve işinden başka bir şey düşünmeyen bir adam olduğunu filmin akışında küçük bir yerde öğreniyoruz. Filmin asıl mesajı ise hastane müdürünün Elwood’dan her an Harvey’den bahsetmesini istemesi ve kendisinin de Harvey’yi görmeye başladığını söylemesiyle anlaşılır; çünkü onu görmeye başladığı andan itibaren hayatında yeni ve güzel şeyler yapmak istediğini hatta işinden sıkıldığını ve tatile ihtiyacı olduğunu söyler.
Harvey sadece hayali bir arkadaş değildir. Harvey’yi görmek demek; bu sıkıcı ve insanın doğasına aykırı düzenden, insanı insan yapan şeylere geri dönmek demektir. Kimsenin kimseye güveninin ve nezaketinin kalmadığı dünyamızda iyiye ve güzele yönelmeyi, dünyevi şeylerle boşu boşuna canımızı sıkıp hayatı zorlaştırmaktansa sükunetimizi korumamız gerektiğini öğretir bize. Bu yüzden filmde, onu görenler azınlıkta ve göremeyip görenlere deli diyerek dalga geçenler çoğunluktadır.
SENA VONALIOĞLU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder